30 Eylül 2013 Pazartesi

YEDİGÖLLER

    Haftasonunu keyifli bir kamp faaliyeti ile geçirdiğim için haftaya tatlı bir yorgunlukla başladım. Ama Yedigöller'in muhteşem bitki örtüsü, şirin gölleri, havası bu yorgunluğa değer. Herkesin görmesi ve havasını soluması gereken yerlerden biri kesinlikle.Bence benim gibi henüz Yedigöller'i görmeyen varsa  kendinize bir fırsat yaratın, günü birlikte olsa mutlaka gidin ve görün. Daha fazla fotoğraf için http://instagram.com/minikkizil









4 Ağustos 2013 Pazar

SINIR TANIMAZLIK



        İçinizde var olan sınır tanımazlık, kapısı sabahın pusu, pencereleri de gecenin şarkıları  ve suskunlukları olan gökyüzünün konağında oturmaktadır.

                                                                                          Ermiş- Halil CİBRAN 

29 Temmuz 2013 Pazartesi

KALDIĞIMIZ YERDEN

Aslına bakarsınız söylenecek çok şey var, en azından verdiğimiz kayıpların yanında daha somut kazanımlar görmek istiyor insan; fakat herşeye rağmen hayat kaldığı yerden devam ediyor üstüne katarak ve eksilterek...



2 Mayıs 2013 Perşembe

YENİ GÜN

                   
          
      Her  yeni gün içinde umudu barındırır; herşeye rağmen....

28 Nisan 2013 Pazar

ZENGİN MUTFAĞI




'' İnsan kime hizmet ettiğini düşünmeli...''
 


Vasıf Öngören'in 1977 yılında ilk kez sahnelenen oyunu bu kez kızı Aslı Öngören'in yönetmenliğinde ve Çiğdem Erken'in müzikleri eşliğinde ŞeHir Tiyatrolarının bu seneki repertuarında yer aldı.

İlk gösterimi Aralık ayında yapılmış ve sonrasında bir takım siyasi tepkiler sebebiyle  gösterimden kaldırılmıştı. Bana göre bir oyunda beğenmediğiniz birşey varsa o oyuna gitmezsiniz ; oyunun kaldırılmasını istemek de ne demek. Her neyse programda yeniden yer aldığını görünce bu harika tiyatro klasiğini kaçırmamalıyım dedim ve Ümraniye Sahnesinde alkışlar eşliğinde izledim.

Konusuna gelirsek; 15-16 Haziran 1970'de yüzbin civarında işçinin 274 nolu kanunda sendika seçme özgürlüğünün kısıtlanmasını ve DİSK'in kapatılmasını içeren bazı değişikliklerin  yapılmasını protesto etmek için İstanbul, Kocaeli, Gebze ve İzmit'te üretimi durdurarak direnişe geçtiği ve devamında sıkıyönetimin ilan edildiği, sendika yöneticilerinin ve işçi temsilcilerinin yargılandığı, açılan davalar sonucunda  ilgili kanun maddesinin 1972 yılında değiştirilmesiyle son bulan bu süreçte bir zengin köşkündeki çalışanların taraf olup olmama konusunda yaşadıklarını yer yer düşündürerek yer yer de güldürerek anlatıyor.

Masum ve saf insanların nasıl da ince ince işlenereek  birer katile dönüştürüldüğü; diğer taraftan insanların yaşadıkları haksızlıklar ve olumsuzluklar karşısında faşizmin ne olduğunu çözerek tepki vermeye başladığı güzel bir dille anlatılıyor.
 


Pehlivan Lütfü Usta rolünde Murat Garibağaoğlu'nu izlemek çok keyifliydi. Bunun yanında Ozan Gözel'in içinde bulunduğu her oyunu beğeneceğimi düşünmeye başladım. Bütün ekip tek kelimeyle harikaydı; verilen bunca emeğe karşın bir daha ki sezon bu oyunu sahnede göremeyecek olursak bu başta bu oyunda emeği geçenlere sonrasında da biz izleyicilerine büyük saygısızlık olacak. Bu yanlışa düşülmeyeceğini umuyorum ve herkesi önümüzde ki sezon bu oyunu izlemeye davet ediyorum.


Üç Maymunu oynamamak dileğiyle.....

9 Nisan 2013 Salı

NEY

    Ömer Faruk Tekbilek'i keşfettiğim ve neyi bana sevdiren parçalardan biridir Seni Seviyorum. gerçi bu parçayla da sınırlı kaldı keşfim :) Bir dönem ne çok dinlerdim, hüzünlendiriyor mu ne  :(

3 Nisan 2013 Çarşamba

offfff

                       İşte bu yazı geçirmek istediğim yer...


31 Mart 2013 Pazar

GARİPÇE



Yok yok bahar değil yaz gelmiş meğerse; bu nasıl güzel bir havaydı öyle. Bizde bu havayı kaçırmayıp değerlendirelim dedik ve kendimizi Garipçe'ye attık. Garipçe Sarıyer'e bağlı çok tatlı bir balıkçı köyü. Sabah kahvaltımızı kumsalda yaptık ve köyün altını üstüne getirip bol bol fotoğraf çekerek günü sonlandırdık.




Sabah 11 gibi orada olmamıza rağmen bütün masalar doluydu; artık insanlar ne kadar erken geliyorsa :) Neyse bizde oturacak bir yerler bulduk nihayetinde. Kahvaltı olarak çok bişey beklememekte fayda var bi şekilde karnınız doyuyor, havası yetiyor mutlu ayrılmanız için.












                 Bu eve bayıldımm, uygun bir fiyata bana satarlar mı acep !



Henüz İstanbul'da olup ta gitmeyen varsa 3.köprü buraların doğallığını bozmadan ve de biraz huzur bulmak adına mutlaka gidin ve görün derim. 







30 Mart 2013 Cumartesi

Bahar

                         Bahar gelmiş hoşgelmişş.....



24 Mart 2013 Pazar

MALİA




Caz, soul ve gospel müziği  bir arada  bence en güzel yorumlayanlardan biri de Malia. Afrika kökenli sanatçı geçtiğimiz yıl Tamirane sahnesinde konser vermişti  işin ilginç yanı şu ki tarih tamda bugünmüş, tamamen tesadüfü olarak Malia bugün aklıma düştü ve şu an dinlemeye devam ediyorum. Umarım tekrar gelirde ben bu sefer onu canlı dinleme fırsatını kaçırmam...

17 Mart 2013 Pazar

Sev Kendini





               Kendi kendinin hem konuğu, hem ev sahibisin,
               Zamanın varken ağırla kendini sarılıp öperek,
               Biliyorsun nasıl olsa yakın o, gelecek,
               Kimileri 'yaa öyle mi, ne zaman, vahvah' diyecek
               Daha şimdiden sev kendini, sev, kendini sev

                                                    Aziz Nesin

    

        

10 Mart 2013 Pazar

MODA SAHNESİ


     Moda Sahnesi; Oyun Atölyesi'nden ayrılan ekibin Kadıköy Bahariye Caddesi'nde bulunan eskiden Moda Sineması olarak faaliyet gösteren mekanı tiyatroya daha doğrusu sanat merkezine dönüştürdükleri yer. Bu ekipte kimler mi var Kemal Aydoğan, Mert Fırat, Onur Ünsal, Timur Acar, İnan Ulaş Torun, Selçuk Aydoğan, İrfan Varlı, Bengi Günay, Erdal Çiftçi, Orhan Tozkoparan, Barış Yaman ve İlksen Başarır. Hepsi de Oyun Atölyesi'nde başarılı işlere imza atmış isimler. Testosteron'u iki kez izlememe sebep olmuş kadro. Neler yaşandığını bilemem ama doğrusunu söylemek gerekirse bu ayrılış beraberinde böylesine güzel bir oluşumu beraberinde getirdiği için biz tiyatro severler için olumlu olacak gibi görünüyor.

     Moda Sahnesi film gösterimleri, tiyatro oyunları ile çocuklara ve yetişkinlere yönelik atölye çalışmalarının olacağı bir kültür merkezi misali hizmet verecek. İnşaatı halen devam eden salon Ekim ayında seyirciyle buluşacak ve bende açılış oyunlarını sabırsızlıkla bekliyor olacağım.

3 Mart 2013 Pazar

Hayatın Anlamı



Kişi bazen(kendi) "hayatın(ın) anlamı"nın altında kalır, ezilir. Bu noktada suç ne "hayat"ın ne de "anlam"ındır. Tümüyle kişinindir. Zira kişi kendini kendi yarattığı "şey"e, "hayatın anlamı"na kurban etmiştir.

Abdülgaffar El- Hayati


Not: Abdülgaffar El-Hayati kimine göre Ayrıntı Yayınları tarafından yaratılmış kurmaca, hayali bir kişilik; kimine göre ünlü bir düşünür ve politik lider; bana göreyse Ayrıntı Yayınlarının kitap ayracında keşfettiğim bu güzel tümceyi sarfeden zat...Öyle ya da böyle kim dillendiriyorsa bu cümleleri kesinlikle iyi yapıyor.

28 Şubat 2013 Perşembe

O SONSUZ DÜŞ

'Biz ölümlü insanlarız. Yaşamayı ve baharı bu yüzden severiz. Doğan her şeye inanırız. Çocuklara, güneşe, bize düşler sunan ayışığına. Sevdiğimiz kadının boynunu okşamak isteriz ve çocuklarımızın. Günü, kızarmış bir ekmek gibi tazeyken bölüşürüz ve akşamın kızıl tüyleriyle gelip sabahın yumurtaları üstüne oturmasını severiz. Şarap acılarla da mayalanmış olsa sarhoş eder bizi. Ve çocuklarımıza ekilmiş toprak kadar gerçek bir gelecek bırakmak isteriz. O sonsuz düşü.....'

                                                                                            ONAT KUTLAR ( 1936-1995 )

27 Şubat 2013 Çarşamba

MANASI YOK

Sözleri itibari ile bana şu an kendini dinleten parça ...


akıldan geçen yolu kazmışlar
ben geçer miyim? yok
ah bu diyarda kimi yakmışlar
haberin var mı koç?

saygıdan geçen yolu yakmışlar
ben geçer miyim? yok
ah bu diyarda kimi asmışlar
 haberin var mı koç?

solumdan geçen yolu asmışlar
ben geçer miyim? yok
komşu toprağa kimi gömmüşler
 haberin var mı koç?

manası yoktur yok
yok bu alemin
alası yoktur yok
yok bu gafletin

gönülden geçen yolu gömmüşler
ben geçer miyim? yok
ah bu diyarda kimi kesmişler
haberin var mı koç?

sanattan geçen yolu kesmişler
ben geçer miyim?...
karşı köprüden kimi atmışlar
 haberin var mı koç ?

manası yoktur yok
yok bu alemin
alası yoktur yok
yok bu gafletin

26 Şubat 2013 Salı

Hayat





Hayat yangın gibidir.Yoldan geçenin unuttuğu alevler, rüzgarın önüne katıp savurduğu küller; işte, bir insan ömrü gelip geçmiştir.

Amin Maalouf (Semerkant )

18 Şubat 2013 Pazartesi

Michelangelo


İstanbul Devlet Tiyatroları'nın harika oyunlarından biri daha. Oyunda Rönesans'ın en önemli dört sanatçısından biri olan Michelangelo Buonarotti'nin, Roma'daki Sistine Şapeli'ni resimlerken yaşadığı son birkaç hafta ve  bu süreç içerisinde iktidarla yaşadığı çatışmalar, içsel hesaplaşmalar ve bir deha olmanın sonucu olarak yaşadığı yalnızlık anlatılıyor.

 



Michelangelo Buanorotti'yi Atilla Şendil canlandırıyor ve nasıl da usta bir tiyatro sanatçısı olduğunu ortaya koyuyor. Atilla Şendil'i bu oyunda izlerken kendisine hayranlık duymamak mümkün değil. Heykeltraş, ressam, mimar Michele'nin iç dünyasını o kadar güzel biz izleyenlere yansıtıyor ki.       

 

Dekor ise muazzam; bu dekor içinde oyuncuların hareketlerini kısıtlanacağını sanıyorsunuz; ama hiç de sandığınız gibi olmuyor, oyuncular büyük ustalıkla sahnede döktürüyorlar.

Irmak Bahçeci'nin yazdığı Saydam Yeniay'ın yönettiği oyun halen Üsküdar Tekel Sahnesi'nde gösterimdeyken kaçırmamanızı tavsiye ederim.


 
 Michelangelo Buonarotti

10 Şubat 2013 Pazar

Mızıkçı Melodiler


       Mızıkçı Melodiler'i yanlış hatırlamıyorsam bir arkadaşım sayesinde keşfetmiştim. Mızıka sanatçısı Tuncay Korkmaz ve arkadaşları tarafından kurulan bir müzik grubu. İlk dinlediğim ve hep dinlemeye devam edeceğim çalışmaları da Melamet Hırkası idi. Melamet Hırkası Aşık Nesimi'ye ait sözleri ayrı güzel, Ruhi Su yorumu da ayrı güzel bir türküdür. Mızıkçı Melodiler ise bu türküyü mızıka, ud, bansuri, gitar, tabla ve bendir ile harmanlayarak güzel bir tat oluşturmuşlar. Dinlenesi...




ben yitirdim, ben ararım, yar benimdir kime ne
gah giderim öz bağıma gül dererim kime ne
gah giderim medreseye ders okurum hak için
gah giderim meygedeye dem çekerim kime ne

5 Şubat 2013 Salı

Beirut


    Beirut 1986 doğumlu Zach Condon'un kurmuş olduğu balkan ezgilerini rock müzik ile harmanlayan, benim de bayıldığım müzik grubu. Bu sene eylül ayında Kuruçeşme Arena'da ki konserlerine gitmeyi ne kadar da çok istemiştim:(  Dinlerken her enstrümanın tadını ayrı alıyorsunuz. Çalmadıkları müzik aleti yok gibi ki kıskanmamak elde değil; çellodan tutun da akordion, gitar, mandolin, bateri, keman, org, saksafon, trompet ve trombona ve hatta ukeleleye kadar :) Ukelele ise Hawaii gitarı olarak da bilenen 4 telli, gitara benzeyen mini bir müzik aleti.



    Benim en sevdiğim parçaları Gulag Orkestar ile Elephant Gun . Hele de Gulag Orkestar beni hüzünlendiriyor mu eğlendiriyor mu bilemedim. Birbirine zıt duyguları ve belki de isyanı ve acıyı içinizde hissediyorsunuz.







3 Şubat 2013 Pazar

AHMET TELLİ





Yaşam gelincikler gibi beklerken seni
gecenin kapısını çalma
ey kalbim

Ahmet Telli

2 Şubat 2013 Cumartesi

Nazan Güntürkün

     

         Nazan Güntürkün'ü bilir misiniz ? 1936 doğumlu şair ve araştırmacı yazar. Elimde Dost Yayınları'ndan çıkan 1963 Nisan ayı basımı Kim Kime adlı şiir kitabı var. Dayımın eski kalan birkaç kitabından biri . Çocukluğumdan beri ara ara bakarım çok da hoşuma gider içindeki şiirleri; bazen kısa bir dörtlük bazen daha uzun dizeler ve benim en sevdiğim her yere not aldığım dörtlüğü;

Hangi hayalin gölgesi yürür peşinden
Hangi ışık seni sarar
KİMBİLİR ?

31 Ocak 2013 Perşembe

Çehov Makinesi





    İlk olarak 18. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali’nde sergilenen bu oyuna bilet fiyatlarını çok yüksek bulduğumdan ki öğrenci de olmadığımdan gidememiştim. İstanbul Devlet Tiyatroları isyanımı duymuş olacak ki oyunu bu sezon repertuarına katarak belli aralıklarla sahneliyor. Ben Çehov Makinesi'ni  izlemiş şanslı bir tiyatro izleyicisi olarak öncelikle Çehov eserlerini okumadıysanız bile en azından eserleri hakkında bilgi sahibi olmadan bu oyunu izlememenizi tavsiye ederim. Neden derseniz sahnede Rus Edebiyatı’nın en etkili yazarlarından Anton Çehov'un eserlerindeki karakterleriyle birbirlerini sorgulamalarına şahit oluyorsunuz. En azından karakterlere biraz aşina olmanızda fayda var oyundan keyif alabilmeniz için.

    Matei Visniec tarafından yazılan oyunun yönetmeni ise Müge Gürman. Oyunculara gelecek olursak Ayça Bingöl'ü sahnede izlemek güzeldi ama ben Fatih Sönmez, Levent Öktem ve Hakan Vanlı'ya hayran kaldım. Hele o sahne tasarımı, ışık, kostümler çok ama çok başarılıydı.    

    Oyun henüz sahneleniyorken bu kadroyu kaçırmamanızı tavsiye ederim.
 


27 Ocak 2013 Pazar

Cloud Atlas


Okyanus nedir ki, birçok damla değilse ?


   Cloud Atlas (Bulut Atlası); benim ve eminim birçok kişinin farklı nedenlerle sevdiği klasik yapımlardan biri olan V for Vendetta'nın senaristliğini ve The Matrix'in yönetmenliğini yapan Wachowski kardeşlerin ve de Tom Tykwer'in yönetmenliğini yaptığı bir yapım. David Mitchell'in aynı adlı romanından uyarlanan birbirinden farklı dönemlerde geçen 6 hikayeden oluşuyor. Her ne kadar uyarlanması zor gibi görünse de ve bu konuda eleştri almış olsa da kesinlikle izlenmeye değer bir film ortaya çıkmış.Film süresi itibari 2 saat 52 dakika olması ve birden fazla hikayeyi içermesi sebebi ile konsantrasyon gerektiyor.

   Tom Hanks, Halle Berry, Jim Broadbent, Hugo Weaving, James d'Arcy, Ben Whishaw, Doana Bae ve Jim Sturgess oyuncular arasında. Oyuncuları film içerisinde birden fazla karakter ile görmek hele de muhteşem makyajlar sayesinde tanıyamamak filmin ilgi çekici başka bir unsuru. Özellikle Jim Sturgess'in Komutan Hae-Joo Chang ve ihtiyarların kaçış sahnesindeki barda yer alan İrlandalı kaçık olduğunu öğrendiğimde bir hayli şaşırmıştım.Zaten tüm oyuncuların hangi karakterleri canlandırdıkları film sonunda gösteriliyor ki bi çoğuna sizde şaşıracaksınız. Ben oyuncuların birden fazla karakterde yer almaları fikrini sevdim  bu filmde.

   Hikayeler  açısındanda bakacak olursak Sonmi'nin hikayesi benim için en etkileyeci olandı. İçinde bulunduğun kötü düzeni değiştirmek için donanımın gerekli olmadığı, sadece inancın yeterli olabileceği, insanlara gerçeği öğretmek adına ki bu tek bir kişi dahi olsa ölümün göze alınabileceği !


   Ve de Adam Ewing'in hikayesinde; köle karşıtlarına katılmak için doğuya gitmeye karar verdiğinde; kendisine dünyanın varolan doğal düzenini değiştirmeye kalkanların dışlanacağını, öleceğini ve bunu sadece okyanusta bir damla olarak kalmak için mi yapacağına karşılık söylediği gibi:
                                           
 ''Okyanus nedir ki, birçok damla değilse ? ''


  





26 Ocak 2013 Cumartesi

Denizde Bir Şair


                            Biz gerçekten bir kukla sahnesindeyiz:
                            Kuklacı Felek Usta, kuklalar da biz.
                            Oyuna çıkıyoruz birer, ikişer;
                            Bitti mi oyun, sandıktayız hepimiz.
             
                                                        Ömer Hayyam
                                     
                                     

Zorba



''Hangisi doğru? Ölümsüz oluşumuz mu, yoksa o kısacık yaşamımız boyunca ölümsüz birtakım şeylerin buyruğunda kalışımız mı?''

                                  
 
   

   Evet 2013'ün ilk kitabını bitirmiş bulunuyorum. Her ne kadar bu sene  daha fazla kitap okumam gerektiğini düşünsemde sanırım biraz yavaş gidiyorum. Bilmiyorum size de olur mu bazen bir kaç kitabı ardarda bitirirken bazı dönemler elime hiç kitap almam. Her neyse bunun bu sene daha az olmasını diliyorum; çünkü elimde okunmayı bekleyen birçok kitap var.
   Kitaba dönecek olursak Yunan edebiyatının önemli temsilcilerinden biri olan Nikos Kazancakis'in kaleme aldığı ve birçok kişinin  okunmasını tavsiye ettiği kitaplar arasında ilk sıralarda yer alan Zorba; Aleksi Zorba ile patronun arasında gelişen Zorba'nın ağzından dökülen hayata, kadınlara ve daha bir çok şeye dair söylemlerle geçen bir hikaye.
   Bana göre iyi bir kitap okuyucusunun okuduğu kitaplar arasında olması gereken ama genel anlamda okunmadığı takdirde de çok şey kaybettirmeyeceğini düşündüğüm bir eser.Belki de bu düşünce bende romanda kadınlara dair yapılan söylemler yüzünden oluşmuştur kimbilir!!

''Bu kararsızlık geçidini, şarlatanlık tapınağını, bu günah testisini, bu hile otlarının dikilmiş bulunduğu tarlayı, bu Cehennem'in giriş yerini, bu kurnazlıklar taşan sepeti, bu bala benzeyen zehri, ölümlüleri dünyaya bağlayan bu zinciri; kadını kim yarattı?'' ve daha birçok benzer kadın üzerine yorumlar. Yaşama ve insanlara dair Zorba'nın söylemleri tabiki de yadsınamaz ama bilemiyorum ben de böyle bir izlenim bıraktı.

23 Ocak 2013 Çarşamba

Bedrettin Üstüne Dörtlükler

                                         

                                                                   

Bu dörtlüğü çok ama çok seviyorummm

''Ne zaman diye sorma, ne zaman 
yaprağın fetreti gülün kıyamına,
gülün kıyamı ağacın isyanına dönerse
işte o zaman ''
                                                 

                         ( Hilmi Yavuz - Bedrettin Üstüne Şiirler )


20 Ocak 2013 Pazar

Marwin Gaye





   Doğrusunu söylemek gerekirse Marwin Gaye benim Haruki Murakami sayesinde malesefki geç keşfetmiş olduğum iki Grammy ödüllü bir soul sanatçısı.Her parçasını büyük bir keyifle dinliyorum ve her zaman da dinlemeye devam edeceğim sanırım. Yorumu, sesi ve hayat hikayesi bir hayli etkileyici. Birlikte birçok ortak çalışmaya imza attığı Tammi Terrell'i 24 yaşında hastalık sebebi ile kaybetmesi ile kendisinin de bunalıma girdiği ve o dönem kariyerinde bir düşüş yaşadığı belirtiliyor bazı kaynaklarda.  45. yaşgününden bir gün öncesinde de babası tarafından vurularak da öldürülüyor.

   What's Going On en bilenen parçalarından, diğer parça da benim en sevdiklerimden I WaNT yOU

12 Ocak 2013 Cumartesi

Surname



   Surname 2010 Şehir Tiyatrolarının ilk gösterimini 1 Ekim 2010 da yaptığı ve benim de bu tarihten itibaren izlemeyi çok istediğim ve de bugün itibari ile keyifle  izlediğim  bir oyunu.

   Oyunun Maske-kukla-kostüm tasarımı Candan Seda Balaban'a ait, yazan-yöneten ise Yiğit Sertdemir. 
   Oyun kocasının ölümünün ardından onun kendisi için  düşünmüş olduğu şenliğe dair notlarını bulan Sühendan Hanım'ın düşlerinde bu şenliği canlandırması ile başlıyor.

   Oyunun adı nerden geliyor diye düşünenler var ise;  Surname kelime anlamı ile divan edebiyatında düğün , ziyafet, şenlik gibi şeylerin tasviri için yazılan manzum ve mensur(düzyazı) yazılardır.

http://sanatkop.com/wp-content/fotogalerim2009//surname-2010-tiyatro-oyunu.jpg
 



    Oyun kullanılan maskeler ve kuklalar itibari ile çocuk oyunu sandığı, fakat yanıldığı benim izlemeye doyamadığım harika bir görsel şölendi.Tulumcular, Deliler, Atlılar,  Curcunabazlar, Çengiler, Matrakbazlar, Tiryakiler, İstanbulbazlar ve daha birçoğu. Hepsi de sahnede sırayla arzı endam ettiler. O ne kadar güzel maskeler idi bakmaya doyamadım ama en beğendiklerim Tulumcular ile Tiryakiler idi ee bide Aşıklar.
                                                
                                                   
                                                   

   Özellikle İstanbulbazlar İstanbul'un karmaşasını, kaosunu çok güzel anlattılar. Oyunu izlerken hem gülüp eğleniyorsunuz, hem de düşünüyorsunuz biz nasıl bir kısır döngü içinde debeleniyoruz.  
   İstanbulbazların güzel bir repliği '' Kahrolsun birşeyler, Yaşasın başka birşeyler''.
   Tiyatro seyircisini eleştirdikleri bölümden bahsetmeden geçemeyeceğim, ki çok haklı bir eleştiri idi .
   Büyük emek verilmiş, herkesin izlemesi gerektiğini düşündüğüm benim de tekrar izleyeceğim bu oyunu kaçırmayın derim ben.

   Bu arada SALLANDIK MI ?? !




7 Ocak 2013 Pazartesi

SESSİZLİK



    Sessizlik Devlet Tiyatrolarının yeni sezon oyunlarından biri.Moıra Buffını tarafından yazılan oyunun yönetmeni Mehmet Birkiye.


     Cumbria Lordu Silence ve ağabeyinin sürgüne yolladığı Fransız Prensesi Ymma'nın İngiltere kralı Ethelred tarafından zorla evlendirilmesi ile başlayan şiddet ve gaddarlığın hüküm sürdüğü karanlık çağ İngiltere'sinde geçen bir komedi.






     Dekor, sahne tasarımı ve kostümler etkileyici. Cumbria Lordu Silence rolünde Funda Eryiğit ve Fransız Prensesi Ymma rolünde Oya Akar sahnede göz dolduruyor. Doğrusunu söylemek gerekirse Funda Eryiğit'i sahnede izlerken bu kadar keyif alacağımı tahmin etmemiştim. 
    Tabiki de bu oyundan bahsedipte korodan bahsetmemek olmaz, hepsini ayakta alkışlıyorum, muhteşemdiniz. Bence bu oyunu kaçırmamalısınız....