FOODMATTERS

      Beslenme, hastalıklar, depresyon, ilaç endüstrisi,  tarım politikaları hakkında belki  bi dolu şey biliyoruz belki bildiğimizi zannediyoruz; amma velakin hâl böyleyken bile yaşam tarzımızda düzenimizde hiç birşeyi değiştirmiyor veya değiştirme zahmetine girmiyoruz. Halbuki herşey küçük değişimlerle başlar. Kendimden örnek verecek olursam en basitinden hayatımdan şekeri çıkardım ki -uzun zaman oluyor-  çayı çok seven ve içen biri olarak ne kadar şeker tükettiğimi tahmin edebilirsiniz ve uzun süredir sebze meyve ağırlıklı besleniyorum ve emin olun çok şey farkediyor. Hâlen ekilebilir topraklarımız varken (!) bu nimetlerden yararlanmak ve çoğaltılması için çaba sarfetmek lazım. Foodmatters bu konuda harika bir belgesel . Belki izlediğinizde sizin de ''aaaa bu da böylemiymiş'' dediğiniz bir konu gözünüze çarpar . O nedenle biraz zaman ayırıp izlemenizi tavsiye ederim.

BEGİN AGAİN

      İçindeki müzik ziyafetiyle, hikayesiyle bu filmi çok sevdim; bu parçayı ise ayrı bi sevdimm...

BAZI ANLAR

      Bazen küçük şeyler insanı nasılda keyiflendirebiliyor; mesela balkonumdaki japongülünün çiçek açması gibi....

Ben derim ki

Ben derim ki;

Geçip gider zaman,

Geri alınmaz bazı şeyler

Ömrüm, ömrüm

Ve yanan mum biter.

Soğur cehennem bile !....

Metin Altıok

DALIŞ VE KEMER

      Yazılar biraz geriden geliyor hatta bazen hiç gelmiyor ama napalım bu aralar böyle...Her ne kadar Kemer'i rus turist bolluğundan tatil için tercih etmesem de söz konusu dalış ve de tarih  nisan ayı olunca karşı konulamaz buldum. Malum bu sene havalar bir türlü ısınmak bilmedi. Nisan ayı sonu olması ve hava ile suyun sıcaklığı önce tereddüt ettirse de iyi ki gitmişim ve o tarihte dalmışım diyorum. Kiriş Koyu, Paris Batığı, Pati Batığı, Fener-Tünel, Üç Adalar görmüş olduğumuz dalış noktalarımızdı. Bu sene erkenden sezonu açtık bakalım devamında neresi gelecek :)

    Yukarıda ilk gün dalış noktasından dönerken ki durum; siz tahmin edin artık nasıl dalga vardı ve hava nasıldı; teknenin içindeki eşyalar sağdan sola soldan sağa bir hayli dolaştı ....

     O kayaların orada ne vardı pek hatırlamıyorum, malum görüldüğü üzere ben fotoğraf makinesine poz vermekle bir hayli meşgulmüşüm :)

MEHMET GÜLERYÜZ

 İstanbul Modern'de 28 Haziran 2015 tarihine kadar sürecek olan Mehmet Güleryüz sergisinden benim aklımda kalanlar....

SINIRLAR

'Sınırları tanıyan, benimseyen, bu sınırlara uyum gösteren hiçbir insan, karşı çıkmanın sonundaki bireysel bağımsızlığa erişemeyecek. Hem karşı çıkıp, hem de sınırlarda yaşayan insan, yaşamı boyunca çıkmazından sıyrılamayacak...'

Tezer Özlü

PK- PEEKAY

     3 İdiots'dan beridir danslarıyla, müzikleriyle hint sinemasını ve Aamir Khan'ı ayrı bir sever oldum. PK'da benim aslında tavsiye üzerine ve Aamir Khan'ın başrolde olması sebebiyle öncelik tanıdığım bir filmdi. İzleme önceliklerimi bir kenara koyarsak PK özellikle konusu itibari ile çok başarılı bulduğum ve herkesin en ufacığından da olsa zeka kırıntılarını değerlendirerek  herşeyi ama herşeyi sorgulayabilmesi adına  tavsiye edebileceğim çok beğendiğim kaliteli filmlerden.

SHAKESPEARE

    Azerbaycanlı yazar Elçin Efendiyev tarafından kaleme alınan oyunun yönetmenliğini Melahat Abbasova üstlenmiş. Bir akıl hastanesinde geçen ve akıllı kim, deli kim sorularına cevap arayan; belki de akıllı sıfatını hakedebilmek adına nelerden vazgeçtiğimizi ve nasıl mutsuzlaştığımızı anlayabilmek adına izlenebilecek güzel bir oyun.

HERŞEYİ UNUTUYORDUK....

          'Orada güneş batmıyor, gece doğuyordu. Işık var olmuyor, karanlığın içinden daha koyu, acımasız bir karanlık çıkıyordu. Hiç gündüze rastlamıyorduk, sadece geceyi izleyen yarı aydınlığa ilişkin belirtiler vardı. Hükmeden, cezalandıran ya da bağışlayan hep karanlıktı. Doğu ile batı ayırt edilmiyordu; çünkü yeryüzünden ışık kaybolmuştu. Her yere, her şeye, en çok da zamana, kuzeye ait o geniş, kalın, katı bir karanlık egemendi. Yemiyor, içmiyor ve uyumuyorduk. Karanlıkla gelen en korkutucu yitiriş ise belleklerimizdi. Her şeyi unutuyor, hiçbir şeyi hatırlamıyorduk. Düşünerek ya da severek değil, artık görmeden inanıyorduk; anlamıyor, kavramıyor ve sormuyor, sadece karanlığın izin verdikleriyle yetiniyorduk...'

MEHMET EROĞLU- YÜZ: 1981

TERZİ

    Polonyalı yazar Slawomir Mrozek tarafından yazılan oyunun yönetmenliğini Ragıp Yavuz üstlenmiş. Absürt tiyatro örneği olan oyun hayatımızın her alanında ne kadar özgür olduğumuzu, etrafımızda dönüp duran 'Terzi'ler tarafından bize biçilen rollerimizden ne kadar sıyrılıp benliğimizi koruyabildiğimizi biraz olsun sorgulayabilmemiz adına izlenmesi gereken güzel eserlerden...
    Barış Dinçel'e ait etkileyici sahne tasarımı ve Ahmet Saraçoğlu'nun öne çıkan oyunculuğu ile  'Terzi' Şehir Tiyatroları sanhesinde Nisan ayında da gösterimde.
    

İSTANBUL MODERN'DE BİR GÜN

      Bazen canım sıkkın olduğunda alır başımı beni rahatlatan yerlere giderim.İstanbul Modern de benim için tam da böyle bir yer. Her bir eserin önünde istediğim kadar vakit geçirip eserden yola çıkarak bi dolu hayal kurar ve yorumlamalar yaparım dalar giderim; gerçek dünyadan(!)  bir nebze olsun uzaklaşmış olurum. Yine böyle bir günde gittiğim  halen devam etmekte olan Geçmiş ve Gelecek sergisinden ve diğer koleksiyonlardan benim aklımda kalanlar....

 Fausto Zonaro - 10.Muharrem (Aşure) 

 Temür Köran - İsimsiz

Araf - Selma Gürbüz

Taner Ceylan - 1553

       Arzu Başaran - Ağ                                    Mustafa Horasan - İsimsiz

 Abidin Dino - Kuvayi Milliye İnsanları (kağıt üzerine çini mürekkebi)

   Mark Bradford - Korkunç Köpekbalığı

    Aşağıdaki eser Sabire Susuz'un Alışveriş isimli çalışması. İlginç olan tarafı ise yakından bakılmadıkça anlaşılmayan fotoğraflardan da göreceğiniz üzere eserin tamamının bez üzerine toplu iğne ile tutturulmuş giysi etiketlerinden oluşması..