31 Ocak 2013 Perşembe

Çehov Makinesi





    İlk olarak 18. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali’nde sergilenen bu oyuna bilet fiyatlarını çok yüksek bulduğumdan ki öğrenci de olmadığımdan gidememiştim. İstanbul Devlet Tiyatroları isyanımı duymuş olacak ki oyunu bu sezon repertuarına katarak belli aralıklarla sahneliyor. Ben Çehov Makinesi'ni  izlemiş şanslı bir tiyatro izleyicisi olarak öncelikle Çehov eserlerini okumadıysanız bile en azından eserleri hakkında bilgi sahibi olmadan bu oyunu izlememenizi tavsiye ederim. Neden derseniz sahnede Rus Edebiyatı’nın en etkili yazarlarından Anton Çehov'un eserlerindeki karakterleriyle birbirlerini sorgulamalarına şahit oluyorsunuz. En azından karakterlere biraz aşina olmanızda fayda var oyundan keyif alabilmeniz için.

    Matei Visniec tarafından yazılan oyunun yönetmeni ise Müge Gürman. Oyunculara gelecek olursak Ayça Bingöl'ü sahnede izlemek güzeldi ama ben Fatih Sönmez, Levent Öktem ve Hakan Vanlı'ya hayran kaldım. Hele o sahne tasarımı, ışık, kostümler çok ama çok başarılıydı.    

    Oyun henüz sahneleniyorken bu kadroyu kaçırmamanızı tavsiye ederim.
 


27 Ocak 2013 Pazar

Cloud Atlas


Okyanus nedir ki, birçok damla değilse ?


   Cloud Atlas (Bulut Atlası); benim ve eminim birçok kişinin farklı nedenlerle sevdiği klasik yapımlardan biri olan V for Vendetta'nın senaristliğini ve The Matrix'in yönetmenliğini yapan Wachowski kardeşlerin ve de Tom Tykwer'in yönetmenliğini yaptığı bir yapım. David Mitchell'in aynı adlı romanından uyarlanan birbirinden farklı dönemlerde geçen 6 hikayeden oluşuyor. Her ne kadar uyarlanması zor gibi görünse de ve bu konuda eleştri almış olsa da kesinlikle izlenmeye değer bir film ortaya çıkmış.Film süresi itibari 2 saat 52 dakika olması ve birden fazla hikayeyi içermesi sebebi ile konsantrasyon gerektiyor.

   Tom Hanks, Halle Berry, Jim Broadbent, Hugo Weaving, James d'Arcy, Ben Whishaw, Doana Bae ve Jim Sturgess oyuncular arasında. Oyuncuları film içerisinde birden fazla karakter ile görmek hele de muhteşem makyajlar sayesinde tanıyamamak filmin ilgi çekici başka bir unsuru. Özellikle Jim Sturgess'in Komutan Hae-Joo Chang ve ihtiyarların kaçış sahnesindeki barda yer alan İrlandalı kaçık olduğunu öğrendiğimde bir hayli şaşırmıştım.Zaten tüm oyuncuların hangi karakterleri canlandırdıkları film sonunda gösteriliyor ki bi çoğuna sizde şaşıracaksınız. Ben oyuncuların birden fazla karakterde yer almaları fikrini sevdim  bu filmde.

   Hikayeler  açısındanda bakacak olursak Sonmi'nin hikayesi benim için en etkileyeci olandı. İçinde bulunduğun kötü düzeni değiştirmek için donanımın gerekli olmadığı, sadece inancın yeterli olabileceği, insanlara gerçeği öğretmek adına ki bu tek bir kişi dahi olsa ölümün göze alınabileceği !


   Ve de Adam Ewing'in hikayesinde; köle karşıtlarına katılmak için doğuya gitmeye karar verdiğinde; kendisine dünyanın varolan doğal düzenini değiştirmeye kalkanların dışlanacağını, öleceğini ve bunu sadece okyanusta bir damla olarak kalmak için mi yapacağına karşılık söylediği gibi:
                                           
 ''Okyanus nedir ki, birçok damla değilse ? ''


  





26 Ocak 2013 Cumartesi

Denizde Bir Şair


                            Biz gerçekten bir kukla sahnesindeyiz:
                            Kuklacı Felek Usta, kuklalar da biz.
                            Oyuna çıkıyoruz birer, ikişer;
                            Bitti mi oyun, sandıktayız hepimiz.
             
                                                        Ömer Hayyam
                                     
                                     

Zorba



''Hangisi doğru? Ölümsüz oluşumuz mu, yoksa o kısacık yaşamımız boyunca ölümsüz birtakım şeylerin buyruğunda kalışımız mı?''

                                  
 
   

   Evet 2013'ün ilk kitabını bitirmiş bulunuyorum. Her ne kadar bu sene  daha fazla kitap okumam gerektiğini düşünsemde sanırım biraz yavaş gidiyorum. Bilmiyorum size de olur mu bazen bir kaç kitabı ardarda bitirirken bazı dönemler elime hiç kitap almam. Her neyse bunun bu sene daha az olmasını diliyorum; çünkü elimde okunmayı bekleyen birçok kitap var.
   Kitaba dönecek olursak Yunan edebiyatının önemli temsilcilerinden biri olan Nikos Kazancakis'in kaleme aldığı ve birçok kişinin  okunmasını tavsiye ettiği kitaplar arasında ilk sıralarda yer alan Zorba; Aleksi Zorba ile patronun arasında gelişen Zorba'nın ağzından dökülen hayata, kadınlara ve daha bir çok şeye dair söylemlerle geçen bir hikaye.
   Bana göre iyi bir kitap okuyucusunun okuduğu kitaplar arasında olması gereken ama genel anlamda okunmadığı takdirde de çok şey kaybettirmeyeceğini düşündüğüm bir eser.Belki de bu düşünce bende romanda kadınlara dair yapılan söylemler yüzünden oluşmuştur kimbilir!!

''Bu kararsızlık geçidini, şarlatanlık tapınağını, bu günah testisini, bu hile otlarının dikilmiş bulunduğu tarlayı, bu Cehennem'in giriş yerini, bu kurnazlıklar taşan sepeti, bu bala benzeyen zehri, ölümlüleri dünyaya bağlayan bu zinciri; kadını kim yarattı?'' ve daha birçok benzer kadın üzerine yorumlar. Yaşama ve insanlara dair Zorba'nın söylemleri tabiki de yadsınamaz ama bilemiyorum ben de böyle bir izlenim bıraktı.

23 Ocak 2013 Çarşamba

Bedrettin Üstüne Dörtlükler

                                         

                                                                   

Bu dörtlüğü çok ama çok seviyorummm

''Ne zaman diye sorma, ne zaman 
yaprağın fetreti gülün kıyamına,
gülün kıyamı ağacın isyanına dönerse
işte o zaman ''
                                                 

                         ( Hilmi Yavuz - Bedrettin Üstüne Şiirler )


20 Ocak 2013 Pazar

Marwin Gaye





   Doğrusunu söylemek gerekirse Marwin Gaye benim Haruki Murakami sayesinde malesefki geç keşfetmiş olduğum iki Grammy ödüllü bir soul sanatçısı.Her parçasını büyük bir keyifle dinliyorum ve her zaman da dinlemeye devam edeceğim sanırım. Yorumu, sesi ve hayat hikayesi bir hayli etkileyici. Birlikte birçok ortak çalışmaya imza attığı Tammi Terrell'i 24 yaşında hastalık sebebi ile kaybetmesi ile kendisinin de bunalıma girdiği ve o dönem kariyerinde bir düşüş yaşadığı belirtiliyor bazı kaynaklarda.  45. yaşgününden bir gün öncesinde de babası tarafından vurularak da öldürülüyor.

   What's Going On en bilenen parçalarından, diğer parça da benim en sevdiklerimden I WaNT yOU

12 Ocak 2013 Cumartesi

Surname



   Surname 2010 Şehir Tiyatrolarının ilk gösterimini 1 Ekim 2010 da yaptığı ve benim de bu tarihten itibaren izlemeyi çok istediğim ve de bugün itibari ile keyifle  izlediğim  bir oyunu.

   Oyunun Maske-kukla-kostüm tasarımı Candan Seda Balaban'a ait, yazan-yöneten ise Yiğit Sertdemir. 
   Oyun kocasının ölümünün ardından onun kendisi için  düşünmüş olduğu şenliğe dair notlarını bulan Sühendan Hanım'ın düşlerinde bu şenliği canlandırması ile başlıyor.

   Oyunun adı nerden geliyor diye düşünenler var ise;  Surname kelime anlamı ile divan edebiyatında düğün , ziyafet, şenlik gibi şeylerin tasviri için yazılan manzum ve mensur(düzyazı) yazılardır.

http://sanatkop.com/wp-content/fotogalerim2009//surname-2010-tiyatro-oyunu.jpg
 



    Oyun kullanılan maskeler ve kuklalar itibari ile çocuk oyunu sandığı, fakat yanıldığı benim izlemeye doyamadığım harika bir görsel şölendi.Tulumcular, Deliler, Atlılar,  Curcunabazlar, Çengiler, Matrakbazlar, Tiryakiler, İstanbulbazlar ve daha birçoğu. Hepsi de sahnede sırayla arzı endam ettiler. O ne kadar güzel maskeler idi bakmaya doyamadım ama en beğendiklerim Tulumcular ile Tiryakiler idi ee bide Aşıklar.
                                                
                                                   
                                                   

   Özellikle İstanbulbazlar İstanbul'un karmaşasını, kaosunu çok güzel anlattılar. Oyunu izlerken hem gülüp eğleniyorsunuz, hem de düşünüyorsunuz biz nasıl bir kısır döngü içinde debeleniyoruz.  
   İstanbulbazların güzel bir repliği '' Kahrolsun birşeyler, Yaşasın başka birşeyler''.
   Tiyatro seyircisini eleştirdikleri bölümden bahsetmeden geçemeyeceğim, ki çok haklı bir eleştiri idi .
   Büyük emek verilmiş, herkesin izlemesi gerektiğini düşündüğüm benim de tekrar izleyeceğim bu oyunu kaçırmayın derim ben.

   Bu arada SALLANDIK MI ?? !




7 Ocak 2013 Pazartesi

SESSİZLİK



    Sessizlik Devlet Tiyatrolarının yeni sezon oyunlarından biri.Moıra Buffını tarafından yazılan oyunun yönetmeni Mehmet Birkiye.


     Cumbria Lordu Silence ve ağabeyinin sürgüne yolladığı Fransız Prensesi Ymma'nın İngiltere kralı Ethelred tarafından zorla evlendirilmesi ile başlayan şiddet ve gaddarlığın hüküm sürdüğü karanlık çağ İngiltere'sinde geçen bir komedi.






     Dekor, sahne tasarımı ve kostümler etkileyici. Cumbria Lordu Silence rolünde Funda Eryiğit ve Fransız Prensesi Ymma rolünde Oya Akar sahnede göz dolduruyor. Doğrusunu söylemek gerekirse Funda Eryiğit'i sahnede izlerken bu kadar keyif alacağımı tahmin etmemiştim. 
    Tabiki de bu oyundan bahsedipte korodan bahsetmemek olmaz, hepsini ayakta alkışlıyorum, muhteşemdiniz. Bence bu oyunu kaçırmamalısınız....


3 Ocak 2013 Perşembe

Monet'in Bahçesi

    
 

     S.Ü. Sakıp Sabancı Müzesi’nin (SSM) Marmottan Monet Müzesi işbirliğiyle düzenlediği Monet’nin Bahçesi sergisini gezmek için henüz geç kalmadınız 6 Ocak son gün
     Monet'in bahçesi gerçekten görülmeye değer. Benim favorilerim Mavi zambaklar(1914-1917), Sarı Zambaklar(1914-1917) ve Süsenler(1924-1925) tabloları...

     E oraya kadar gitmişken müzenin alt katında yer alan ünlü Türk Ressamlarına ait resimlerin sergilendiği koleksiyonu da görmemek olmaz değil mi?





Şakayıklar ve Kadın (1852-1939) Halil Paşa



     Fikret Mualla

         



2 Ocak 2013 Çarşamba

Herkese Merhaba;


Yeni yılda kendi adıma güzel bir başlangıç yaptım ve burdayım, umarım sizde burada olmaktan ve benim paylaştıklarımdan yani kısacası benim dünyamdan keyif alırsınız. Hepimize iyi senelerrrr...